Kedim, Köpeğim Öldü, Dayanamıyorum – Evcil Hayvan Kaybı ve Yasla Baş Etmenin Gerçek Yolları
Siz kaybınız sonrasında yasın o yıkıcı ve çarpıcı etkisiyle nasıl karşılaştınız?
Her birimiz ilişkilendiğimiz her bir canlının veya varlığın yokluğuyla, o derin sarsıntıyla farklı biçimlerde yüzleşiriz. Evcil hayvan kaybı da böyledir; görünürde “küçük” bir kayıp gibi algılansa da, iç dünyada yarattığı boşluk çoğu zaman kelimelere sığmaz.
Yas, sadece bir kaybın ardından gelen hüzün veya üzüntü değildir; yaşamın bir süreliğine donması, beynin ve kalbin yeni bir gerçeğe uyum sağlamaya çalışmasıdır.
Ve en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim:
Yasınızı nasıl ve ne şekilde yaşayacağınızı en iyi siz bilirsiniz.
Çünkü yası yaşamanın tek bir tanımı, biçimi ya da kuralı yoktur. Her kayıp, tıpkı sevginin kendisi gibi biriciktir ve ancak deneyimleyen kişi ne yaşadığını tam olarak bilir.
Kendi yaşam deneyimlerimiz, geçmiş travmalarımız, inançlarımız ve bağlanma biçimimiz, yasın bizdeki tonunu belirler.

Beynin Beklentisi ve Yoklukla Yüzleşme
Evcil hayvan kaybında da beyin, tıpkı bir insan kaybında olduğu gibi, ‘beyin haritaları’’ üzerinden tepki verir (O’Connor, s.23).
Mary-Frances O’Connor’unn Yas Tutan Beyin kitabında anlattığı gibi, beynimiz sevdiğimiz canlıların nerede olduklarını, ne zaman eve döndüklerini, hangi sesleri çıkardıklarını öğrenir ve bu bilgileri alışkanlık hâline getirir. Onların varlığı artık yalnızca dışsal bir gerçeklik değil, beyindeki sinir ağlarının derinlerine kazınmıştır.
Bir anda o patilerin sesi, mama kabının tıngırtısı, sabahları kapıya gelen bakış ya da yatağın ucundaki sıcaklık ortadan kaybolduğunda, beynimiz bu yokluğu hemen kavrayamaz. Hâlâ o kapının açılacağını, o dostun koşarak geleceğini sanır. Çünkü beyin, sevginin sürekliliğini öğrenmiştir; yokluğu ise henüz öğrenememiştir. Bu deneyimi Mary-Frances O’Connor (2025) şöyle açıklar: “Yani, beyniniz açısından sevdiğiniz kişi hem gitmiştir hem de sonsuzdur; bu da aynı anda iki dünyada yürüdüğünüz anlamına gelir” (s. 24).
Yas, işte bu kafa karışıklığı yaratan nörobiyolojik belirsizliğin yavaş yavaş bir çeşit çözülmesidir.
Beyin, o tasmanın artık sallanmayacağını, mama kabının boş kalacağını öğrenirken aynı anda yeni bir gerçekliğe uyum sağlamaya çalışır.
Mary O’Conner’un kitabında kullandığı yemek masası metaforu bu deneyimi çok iyi açıklar. Gece, su içmek için karanlık bir koridordan mutfağa geçtiğinizi düşünün. Normalde mutfaktaki masanın sert köşesine çarpmayı beklersiniz; ancak bir anda hiçbir şeye çarpmadığınızda masanın ortadan kaybolduğunu hissedersiniz. İşte bu an, zihnin beklenen bir varlığın yokluğunu algılayışına benzer. Tıpkı evde artık sesini duymadığınız, adımlarını hissetmediğiniz bir evcil hayvanın ardından kalan sessizlik gibi (O’Connor, 2025, p.23).
Zamanla beyin, o sevdiği canlının fiziksel olarak geri dönmeyeceğini, ama duygusal bağın sürdüğünü anlar. Sevgi, artık bir ses ya da dokunuşla değil , bir anıyla, bir fotoğrafla, kalpte hissedilen sıcaklıkla yaşamaya devam eder. Çünkü sevgi, ölümle bitmez, yalnızca biçim değiştirir. ‘Beyin haritalarımızda’ yaşamaya devam eder (O’Connor, 2025,p.23)
İnsan ve Hayvan Kaybı Arasındaki Benzerlik
Evcil hayvan kaybı, insan kaybına oldukça benzeyen bir yas sürecini içinde barındırır.
John Bowlby’nin bağlanma kuramına göre, insanlar güven ve yakınlık ihtiyacını duygusal bağlar yoluyla düzenler. Evcil hayvanlar da bu bağ sisteminin bir parçasıdır.
Bu yüzden evcil hayvanın ölümü yalnızca bir canlıyı değil, aynı zamanda bir duygusal düzenleyiciyi, bir rutini ve bir kimlik parçasını kaybetmektir.
Eğer yakın olduğunuz bir hayvanı kaybettiyseniz veya bir yakınınız kaybettiyse şu cümleyi duymuşsunuzdur.
“Eve girdiğimde artık o yok. Ev çok sessiz. Büyük bir boşluk var.”
Bu cümle, yasın nasıl bedenleştiğini çok iyi anlatır. Beyin, duyular ve alışkanlıklar aracılığıyla bir canlıya bağlanır. Kaybın ardından bu sinyallerin kesilmesi, bedende de yankılanır. Tıpkı bir insan kaybında olduğu gibi.
Yaslarımızı nasıl yaşarız? : Kübler-Ross’un Yas Evreleri
Yas sürecini anlamamıza önemli katkı sağlayan isimlerden biri, psikiyatrist Elisabeth Kübler-Ross’tur.
Ona göre kayıpla yüzleşen insan zihni genellikle beş duygusal evreden geçer: inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme.
Bu evreler sıralı değildir; birbirine geçebilir, geri dönebilir, bazen de aynı anda yaşanabilir.
Evcil hayvanını kaybeden birinin duygusal yolculuğu da çoğu zaman bu evreleri yansıtır:
İnkâr: “Gerçek olamaz, sabah yine yanıma gelecek.”
Öfke: “Keşke daha erken veterinere götürseydim.”
Pazarlık: “Bir gün daha yaşasaydı, her şeyi değiştirirdim.”
Depresyon: “Onsuz hiçbir şeyin anlamı yok.”
Kabullenme: “Onunla yaşadıklarım bana hâlâ iyi geliyor.”
Bu aşamalar, yasın yönünü değil, ritmini gösterir. Duygular inişli çıkışlıdır, çünkü sevgi ve deneyim hâlâ oradadır. Yas, insanın o sevgiyi yeni bir biçimde var etmeyi öğrenme yolculuğudur.

Yasınızı Nasıl Yaşayabilirsiniz?
Yasın evrensel bir formülü veya tanımı yoktur. Her birey, kendi geçmişi, dayanıklılığı ve inanç sistemiyle bu süreci taşır.
Ama süreci sağaltıcı ve yaşanabilir hâle getirebilecek bazı yollar vardır:
Duygularınıza izin verin
Bastırılan acı, yerini hiçbir zaman tam bir iyileşmeye bırakmaz. Ağlamak, özlemek, sessiz kalmak… Hepsi yasın dilidir. Kendi dilinizi anlamak için kendinize alan açın.
Ritüeller oluşturun
Onun fotoğraflarını görmek, hatıra bir köşe yapmak, bir ağaç dikmek ya da onun adına küçük bir bağışta bulunmak beynin yeni anlamlar üretmesine yardımcı olur. Beynin yaşadığı ikili dünyayı yeniden anlamlandırması için ritüeller önem taşır.
Anlam yaratın
Kaybı sadece bir son olarak değil, sevginin ve birlikte yaşadığınız her bir deneyimin başka bir biçimde devam etmesi olarak görmek, yasın dönüştürücü gücünü açığa çıkarır.
Destek alın
Anlayan bir dostla konuşmak, benzer bir kayıp yaşayan biriyle paylaşmak ya da gerekirse profesyonel destek almak süreci kolaylaştırır.
Unutmayın, yasın amacı acıyı unutturmak veya yok saymak değil, acıyla birlikte yaşamayı öğrenmektir.
Bir zamanlar fiziksel bir temasla, sıcak bir bakışla yaşanan bağ, kayıpla birlikte bir hatıraya, bir içsel yakınlığa dönüşür.
Mary-Frances O’Connor’un dediği gibi, beyin bir süre o varlığı beklemeye devam eder; fakat zamanla o bekleyiş, yerini tatmin edici bir yaşamı yeniden kurmaya bıraktığında yas deneyimi yaşanmış diyebiliriz.
Evcil hayvanlarımızın bizde bıraktığı iz sinir sistemimizin, kalbimizin ve kimliğimizin bir parçasıdır.
Yas, bu bağı unutmak değil; onunla yeni bir biçimde yaşamayı öğrenmektir.
Kaynakça: O’Connor, M.-F. (2025). Yas Tutan Beyin (U. Mehter, Çev.) [Diyojen Yayıncılık].
Psikolog & Sosyolog & Aile Danışmanı
Ecmel Ertaş
Önerilen bağlantılar:
Kayıp Sonrası Hatıra Takı Fikirleri
Sevgiyi Nesneye Dönüştürmek: Pet Fotoğraflı Takılar
Evcil Hayvanlar ve İnsan Bağı Üzerine Bilimsel Gerçekler